Vakıf ve Dünya
İlk kitap hakkında yazımı en sevdiğim yazarın en sevdiğim kitabı olsun istedim. Isaac Asimov’un bilim kurgu işleyişini ve olayları çok güzel bağlamasını çok seviyorum.
Isaac Asimov Vakıf serisini yıllar sonra robot serisi ile birleştirdi. Eğer robot serisini okuduysanız bu kitabı okumayı çok sevebilirsiniz.
Kitap hakkında düşüncelerimi yazmadan önce size okumuş olduğum sıranın listesini paylaşmak istiyorum. İnternette bir sürü okuma sırası var ama ben bu sıra ile okudum ve çok da memnun kaldım.
Eski yayın isimlerini ”/” ile ayırarak yazdım.
Robot Serisi

| 1 | Çelik Mağaralar | 12.03.2024/17.03.2024 |
|---|---|---|
| 2 | Güneşin Tanrıları | 19.03.2024/27.03.2024 |
| 3 | Şafağın Robotları | 27.03.2024/28.06.2024 |
| 4 | Kurtarıcı / Robotlar ve İmparatorluk | 28.06.2024/19.08.2024 |
İmparatorluk Serisi

| 1 | Toz Gibi Yıldızlar/Sonsuzun Tohumları | 02.09.2024/02.09.2024 |
|---|---|---|
| 2 | Uzay Akımlar / Tanrılar ve İmparatorlar | 03.09.2024/04.09.2024 |
| 3 | Gökteki Çakıl Taşı / Zamandan Kaçış | 08.09.2024/09.09.2024 |
Vakıf Serisi

| 1 | Vakıf / İmparatorluk | 13.10.2024/16.10.2024 |
|---|---|---|
| 2 | Vakıf ve İmparatorluk / Altın Galaksi | 16.10.2024/20.10.2024 |
| 3 | İkinci Vakıf / Gizli Tanrılar | 20.10.2024/24.10.2024 |
| 4 | Vakıfın Sınırı / Galaksi Çöküyor | 25.10.2024/06.11.2024 |
| 5 | Vakıf ve Dünya | 20.11.2024/29.11.2024 |
| 6 | Vakıf kurulurken / İmparatorluk Kurulurken | 1.12.2024/11.12.2024 |
| 7 | Vakıf İleri /Erişilemez İmparatorluk | 11.12.2024/19.12.2024 |
Spoiler Vardır !!
Bu kitapta, Meclis Üyesi Golan Trevize, tarihçi Janov Pelorat ve Gaia’lı Bliss’in, yirmi bin yıl önce insanların robotlarla beraber yaşadığı efsanesiyle anılan Dünya’yı arama macerasına tanık oluyoruz.
Hikâyeye dair düşüncelerime gelecek olursam, bu eser benim için serinin şu zamana kadar okumuş olduğum kitaplar arasında en tatmin edici kitabıydı. Olayların kolektif bir şekilde ilerleyişi, hem heyecanı hem de beklentiyi sürekli canlı tutuyor. Gemi içerisindeki o çaresiz arayışlarda Trevize ve Pelorat’ın mantıklı çıkarımları, okuyucunun nabzını sürekli yüksek tutan bir etki yaratıyor. Her bölümden sonra kendi zihninizde kurgular yaparak hikâyenin sonraki adımlarını tahmin etmeye çalışıyorsunuz. Ayrıca, Vakıf serisinin ilk kitaplarındaki yoğun ama kısa süren olaylar silsilesinden sonra, tanıdık karakterlerle yeni bir maceraya atılmak da okuyucuyu ayrı bir şekilde memnun ediyor.
Hikâyenin pek çok yönü kitabı cazip kılsa da, bazı gereksiz unsurlar da barındırıyor. Örneğin, kitapta yer alan gereksiz cinsellik içeren bölümler benim için oldukça can sıkıcıydı. İlk başlardaki bu tarz bölümleri okuduktan sonra, bir daha bu tür sahnelerin karşımıza çıkmayacağını düşünerek devam ettiğimde, ilerleyen kısımlarda tekrar karşılaşmak motivasyonumu düşürdü. Bunun Asimov’un ilk üçlemeyi yazdıktan 30 yıl sonra seriye geri dönmesinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Bununla birlikte, bazı olayların gelişim süreci biraz uzatılmış gibi görünse de, kitabın sonuna geldiğinizde bu durumun aslında yerinde olduğunu fark ediyorsunuz. Yine de okurken, sabırsızlanarak bir an önce sonuca varma isteği duyabilirsiniz.
Şimdi, hikâyedeki olayları daha ayrıntılı olarak incelemek istiyorum. Ancak şunu belirtmeliyim ki, bundan sonraki kısım Vakıf serisinin ilk dört kitabını ve Robot serisini okumayanlar için spoiler içermektedir.
Şunu da belirtmek isterim ki her gezegene inmeden önce uzay gemisinde olaylar olmakta ve gezegen bulunarak veya tespit edilerek inilir. Ben anlatımımda bunlara yer vermemekteyim.
Vakıf ve Dünya kitabına geçmeden önce, Trevize’nin insanlık adına yaptığı zor seçimi hatırlayarak başlayalım. Trevize, sezgisel bir kararla, tüm canlıların ve cansız varlıkların tek bir bilinçte birleştiği Galaksi seçeneğini tercih etmişti. Ancak yaptığı bu tercih, onda kesin bir eminlik duygusu bırakmadı ve bu durum onu bir arayışa itti. Bu nedenle Trevize, Pelorat ve Bliss, Dünya’nın izini sürmek için bir yolculuğa çıktılar. Bu yolculuk sırasında ekip, farklı gezegenlerde ve kültürlerde mola verir. Her gezegen, kendi sosyal yapıları ve teknolojik seviyeleriyle insanlık tarihindeki çeşitliliği gözler önüne serer.
İlk durakları olan Comporellon Gezegeni’dir. Burada Pelorat, Dünya’ya ulaşmalarına yardımcı olabilecek değerli bilgileri bir akademisyenden öğrenir. Ancak, bu bölümde anlatılan bazı olaylar, yukarıda bahsettiğim gereksiz +18 içerikler nedeniyle hikâyenin temposunu olumsuz yönde etkiler.
İkinci durakları Aurora olur. Evet, Şafağın Robotları kitabında Dr. Han Fastolfe’nin yaşadığı ve bir zamanlar 10 milyar robota ev sahipliği yapan o görkemli gezegen! Ancak Trevize ve ekibi Aurora’ya indiklerinde, bir zamanların ihtişamlı dünyasından geriye sadece harabelerin kaldığını görürler. Bliss ve Pelorat, antik kalıntılar arasında bilgi arayışına girerken, Trevize çevreyi keşfetmek üzere dolaşmaya çıkar. Trevize, keşfini tamamlayıp gemiye dönerken bir köpekle karşılaşır. Köpek, ilk defa farklı bir canlı görmenin tedirginliğiyle Trevize’e dikkatlice bakar. Durumu daha da kötüleştirmemek isteyen Trevize, köpeği korkutmamaya çalışır, ancak işler kontrolden çıkar. Köpeğin yanına başka köpekler de gelir ve Trevize bir anda kendini bir köpek sürüsünün ortasında bulur. Çaresiz kalan Trevize, hızlıca bir ağaca tırmanır ve kısa bir süreliğine güvende kalır. Ancak durum gittikçe tehlikeli bir hâl alır. Trevize, ışın tabancasını kullanarak kendini savunmaya karar verir ve bir köpeği öldürür. Fakat bu durum, köpeklerin daha da vahşileşmesine neden olur; ölen köpeğin etine saldıran diğer köpekler kaosu artırır. O sırada Bliss ve Pelorat, Trevize’nin yardımına gelir. Bliss, psişik güçlerini kullanarak köpekleri kontrol altına alır ve Pelorat nöron kamçısıyla onları uzaklaştırır. Ekibin bu tehlikeli durumdan kurtulmasının ardından, Pelorat elde ettikleri bilgilerden bahseder ve Aurora’dan ayrılırlar.
Üçüncü durakları ise Solaria olur. Çıplak Güneş kitabından, Gladia Delmarre’nin cinayetle suçlandığı ve dedektif Elijah Baley’nin olayları çözdüğü Solaria, bu sefer çok farklı bir şekilde karşımıza çıkar. Gezegenin yüzeyine indiklerinde, ekip ilk olarak üç adet robotla karşılaşır. Trevize ve Bliss iletişim kurmaya çalışsa da, bu robotlar Galaktik Dil’in eski bir formunu konuşmaktadır. Pelorat, tarihçi olmasının avantajıyla, sınırlı da olsa iletişim kurmayı başarır. Bir süre sonra, tepelerin ardından bir silüet belirir. Gelen kişi, Solaria’nın hükümdarı Sarton Bander’dır. Bander, ekibin elindeki tüm savunma ekipmanlarını etkisiz hale getirdikten sonra, Solaria ve kendi düzeni hakkında bilgi vermeye başlar. Daha sonra, ekibi yeraltındaki bir yerleşime götürerek Dünya hakkında sahip olduğu bilgileri paylaşır. Ancak, Bander onlara bu bilgileri verdikten sonra serbest bırakmayacağını söyleyerek üçlüyü öldürmeye çalışır. Bu noktada, Bliss bir kez daha psişik güçlerini kullanarak hem kendisini hem de ekibi kurtarır. Yeraltından çıkmaya çalışırken, ekip 14 yaşlarında bir çocukla karşılaşır. Bu çocuk, bir robot dadı tarafından yetiştirilmiş ve Solaria’nın gelecekteki hükümdarı olmaya hazırlanan Fallom’dur. Fallom’un yardımıyla yeraltındaki karmaşadan kurtulurlar. Ancak, gemilerinin bulunduğu yere geldiklerinde, onları bekleyen koruyucu robotlarla karşılaşırlar. Bu robotlar, Sarton Bander’ın artık enerjiye hükmedemediğini fark edip bir terslik olduğunu anlamışlardır. Bliss robotları etkisiz hale getirmek için gücünü bir kez daha kullanır ve ekibi bu tehlikeden kurtarır. Böylece, Solaria’dan ayrılarak maceralarına devam ederler.
Bu bölümde benim için önemli olan konular var ve özellikle Sarton Bander ile Solaria’lıların burada nasıl bu şekilde kalmayı başardıklarını anlatmak istiyorum.
Kitabın 270. sayfasındaki şu kesit, durumu oldukça net açıklıyor:
“Sonra Dünya sakinlerinin bir kere daha sürülerle dışarıya yayıldığı, yapışkan kalabalıklarının yeniden uzaya doluştuğu bir zaman geldi. Dünya sakinleri gibi yığınlar hâlinde olmayan ama yine de bir dereceye kalabalık olan diğer Uzaycılar rekabet etmeye çalıştılar. Biz Solarialılar bunu yapmadık. Yeraltına indik ve Galaksi’nin geri kalanıyla bütün bağlantımızı kestik…”
Bu bölüm, robot serisiyle güçlü bir bağlantı kurmamıza olanak tanıyor. Robot ve İmparatorluk kitabında, Solaria gezegeninin milyonlarca robotla baş başa bırakıldığını hatırlıyoruz. Solarialılar, yeraltına çekilmiş ve bu süreçte telekinezi alanında önemli gelişmeler kaydetmişlerdi. Gezegenin yüzeyi ise yabancıları öldürmek üzere programlanmış koruyucu robotlarla doluydu.
Vakıf Serisinde de bu izole yaşam tarzının devam ettiğini görüyoruz. Solarialılar yüzyıllar boyunca hassas genetik modifikasyonlarla hem eril hem de dişil özellikleri bir arada taşıyan hermafrodit bireyler hâline dönüşmüşlerdir. Bu dönüşüm, robotlar tarafından bakımı yapılan döllemiş yumurtalarla gerçekleşmiştir. Böylece Solarialılar, dönüştürücü loblara sahip bireyler hâline gelmişlerdir.
Sarton Bander, bu genetik evrimin bir örneğidir. Gezegenin Enerji yönetimini, sahip olduğu bu özel loblar sayesinde kontrol etmektedir. Fallom ise, aynı şekilde bu gelişmiş yapıya sahip olan ve Solaria’nın bir sonraki hükümdarı olarak yetiştirilen bir çocuktur. Fallom’un ilerleyen bölümlerde hikâye için ne kadar önemli bir rol oynayacağını göreceğiz.
Dördüncü durakları ise benim en sevdiğim bölüm olan Melpomenia olur. Bu bölümü çok etkileyici bulmamın sebeplerinden biri, zihnimde o ıssızlığı adeta bir film sahnesi gibi canlandırabilmemdir. Kitabın kapağındaki resmin de bu sahneye dair olması, bu duyguyu pekiştiriyor.
Bizim üçlü ve Fallom, gemiyle Melpomenia’ya inerler. Bu gezegenin atmosferi yoktur, ancak daha önce burada bir yaşam olduğuna dair kalıntılar ve yıkılmış binalar bulunur. Trevize ve Pelorat, özel giysilerle keşfe çıkarlar. Pelorat’ın tarih bilgisi sayesinde keşfedebilecekleri bir binayı belirlerler ve oraya girerler. Bu binada, üzerinde elli gezegen adı bulunan bir liste keşfederler. Her ismin yanında o gezegenin koordinat bilgileri de yer almaktadır. Pelorat ve Trevize, bu listeyi inceleyerek Dünya olduğunu düşündükleri gezegenin koordinatlarını bulurlar. Keşifleri sırasında, bir tehlikenin farkına varırlar: Yosunlar, uzay kıyafetlerindeki sızıntı olan yerlerde birikmektedir. Bu durumun ciddi bir sorun yaratabileceğini anlayarak keşfi sonlandırır ve hızlıca gemiye dönerler.
Melpomenia gezegeni hakkında bir noktaya daha değinmek istiyorum. Aslında bu gezegen, Robot Serisinde “Baley Dünyası” olarak adlandırılan gezegendir. Bence kitabın bu bölümünde Melpomenia’ya daha fazla yer verilebilirdi. Kitabın sonraki anlatımında başka bir gezegene geçileceğine, Melpomenia’nın kültürüne daha derinlemesine odaklanılsaydı ve bundan sonraki olaylar bu gezegendeki keşiflerden daha fazla etkilenseydi, çok daha güçlü bir anlatım süreciyle karşılaşmış olurduk.
Beşinci durakları ise Alfa gezegenidir. Bu gezegenin büyük bir kısmı suyla kaplıdır ve yalnızca bir ada kara parçası olarak bulunur. Trevize ve ekibi bu adaya iner. Burada oldukça misafirperver bir toplumla karşılaşırlar. Alfa’lılar nispeten küçük bir nüfusa sahip, teknolojisi çok gelişmemiş, balıkçılık ile geçinen bir topluluktur. Gezegenlerini “Yeni Dünya” olarak adlandırırlar.
Bu bölümde, maalesef gereksiz ve olay akışını bozan bazı +18 sahneler yer almakta. Bu tür bölümleri anlamsız bulduğum için geçiyorum.
Alfa gezegeninde, geçmiş bilgiler hakkında konuşmalar yapan bir kişi vardır: Monolee. Pelorat, bu kişiyle iletişim kurar ve Alfa’lıların tarihine dair bilgiler edinmeye çalışır. Ancak ne yazık ki elde edilenler sadece efsanevi hikayelerden ibarettir ve önemli bir veri ortaya çıkmaz. Gezegende bazı gereksiz olaylar sonucunda gelişen durumlar nedeniyle, keşif grubu Alfa’dan ayrılmak zorunda kalır. Bu bölümde anlatılanlar arasında kayda değer başka bir gelişme bence bulunmamaktadır.
Evet, geldik son durakları olan Dünya’ya. Trevize’nin şu umutsuzluk içinde uzay gemisinde geçirmiş olduğu günlerden sonra, Dünya olduğunu düşünüdükleri gezegenin olduğu yere gelirler. Dünya’yı tespit ettikten sonra etrafında analiz için iki üç gün beklerler. Trevize sonra anlar ki Dünya’da yaşam olmayacak kadar radyasyon vardır.
Trevize, keşfin sonucunun bu olmayacağını hissederek düşünür ve Dünya’nın uydusu olan Ay’a inmeye karar verir. Trevize, Pelorat, Bliss ve yolculuğun yarısında katılan Fallom Ay’da bir yaşam belirtisi bulurlar ve yüzeyine iniş yaparlar. Artık arayışları son bulur çünkü orada her şey çözülür. Ay’da onları R. Daneel Olivaw karşılar. O robot serisinin efsanesi olan Daneel, Trevize’nin arayışının nedenidir. Daneel ile sohbet etmeye başlarlar ve R. Daneel robot kanunları, R. Giskard ve 0. Kanun hakkında bilgiler verir. Daneel, bütün insanlığın zarar görmemesini amaçlayarak Galaksi’deki kötülüklerle uğraşmıştır. Artık pozitronik beyni değiştirilmiş olmasına rağmen Daneel için bu yeterli değildir. Daneel, insanların duygularını değiştirme yeteneğiyle Trevize’yi Galaksiya çözümü için etkilemiştir.
Kitabın genel olarak olayları bu şekildedir. Şimdi son bölümün en kritik yerlerini incelemek istiyorum.
Sf 357
“Ama öyleyse,” dedi Trevize öfkeyle, “bu saçmalığı sürdürmenin faydası ne ki? Ne işe yaradı? Kararımı verdiğimden beri kararımı teyit edebilmek için Galaksi’yi dolaşarak Dünya’yı ve sırrı olduğunu düşündüğüm şeyi -bu sırrın sen olduğunu bilmeden- aradım. Eh, kararımı teyit ettim. Şimdi Galaksi’nin kesinlikle zorunlu olduğunu biliyorum ve her şey boşaymış gibi görünüyor. Neden Galaksi’yi kendi hâline, beni de kendi hâlime bırakamadın?” Daneel, “Çünkü efendim, bir çıkış yolu arıyor ve bir yol bulabileceğim umuduyla devam ediyordum,” dedi. “Sanırım buldum da. Beynimi hiç de pratik olmayan bir şekilde bir başka pozitronik beyinle değiştirmek yerine onu bir insanın beyniyle birleştirebilirim; Üç Kanun’dan etkilenmeyen bir insan beyniyle. Böyle bir beyin benim beynimin kapasitesini artıracak, tamamen yeni yetenekler de ekleyecektir. İşte bu yüzden sizi buraya getirdim.”
Burdan anlıyoruz ki Trevize’nin içindeki bu huzursuzluk, tatmin olmama hissiyatı R.Daneel’in bu plana en uygun kişiyi Trevize olarak seçmesi ve etkilemesidir. Böylece Daneel Trevize’nin yapmış olduğu Galaksi’yi kurtaracak uzun yaşamı elde etmiş olacaktı. Burada kilit nokta Fallom. Fallom’un bu gelişmde olan dönüştürücü loblar ile Daneel’in pozitronik beyni Fallom’a aktarılabilir ve Daneel 400 yıl kadar yaşayarak Galaksiya’nın oluşmasını sağlayacaktır.
Daneel Trevize’yi nasıl etkiledi?
Daneel, aslında tam olarak karar veremese de, 0. Kanun’un bir çözüm olduğunu biliyordu ve bunu kullanmak için insanlığı tek bir organizmaya dönüştürdü: Gaia’ya.
Sf 352
“Yapmaya çalıştığım buydu, efendim. Gaia’nın kurulmasını düzenledim. Eğer insanlık tek bir organizma haline getirilebilirse, somut bir nesne olurdu ve başa çıkılabilirdi. Fakat bir süper organizma yaratmak umduğum kadar kolay olmadı. Bir defa, bu insanlar süper organizmaya kendi bireyselliklerinden fazla değer vermedikleri sürece yapılamazdı ve buna izin verecek bir zihin kalıbı bulmak gerekiyordu. Ancak uzun bir zaman sonra Robot Kanunları’nı düşündüm.” “Bilmiyorum,” dedi Trevize. “Bekleyin,” dedi Pelorat. “İnsanlığı tek bir organizmaya dönüştürebilirdiniz. Gaia’ya.” “Yapmaya çalıştığım buydu, efendim. Gaia’nın kurulmasını düzenledim. Eğer insanlık tek bir organizma haline getirilebilirse, somut bir nesne olurdu ve başa çıkılabilirdi. Fakat bir süper organizma yaratmak umduğum kadar kolay olmadı. Bir defa, bu insanlar süper organizmaya kendi bireyselliklerinden fazla değer vermedikleri sürece yapılamazdı ve buna izin verecek bir zihin kalıbı bulmak gerekiyordu. Ancak uzun bir zaman sonra Robot Kanunları’nı düşündüm.” “Ah, o hâlde Gaialılar robot. En başından beri bundan şüphelenmiştim.” “Bu durumda yanlış şüphelenmişsiniz, efendim. Onlar insan, ama zihinlerine Robot Kanunları’nın eşdeğeri sıkı sıkıya telkin edilmiş durumda. Hayata değer vermeleri, gerçekten değer vermeleri gerekiyor. Bu yapıldıktan sonra bile ciddi bir kusur kalıyordu. İnsanlardan oluşan bir süper organizma istikrarsızdır. Düzenlenemez. Diğer hayvanlar, sonra bitkiler, sonra da inorganik nesneler eklenmelidir. Gerçekten istikrarlı olabilecek en küçük süper organizma bütün bir dünyadır ve bu dünya, yeterince karmaşık ve istikrarlı bir ekolojiye sahip olabilecek kadar büyük olmalıdır. Bunu anlamam uzun zaman aldı ve Gaia ancak bu son yüzyılda tam olarak kuruldu ve Galaksiya’ya doğru ilerlemeye hazır hale geldi. Bu hâlde bile o iş uzun zaman alacak. Fakat belki de şimdiye kadar alınmış yol kadar uzun olmayacak çünkü artık kuralları biliyoruz.” “Ama kararı senin adına almam için bana ihtiyacın vardı. Mesele bu mu, Daneel?” “Evet, efendim. Robot Kanunları ne benim ne de Gaia’nın bu kararı vermesine ve insanlığa zarar verme riskini almasına izin vermiyordu. Bu arada, beş yüz yıl önce, Gaia’yı kurmanın önünde yatan bütün o zorlukları aşmak için yöntemler geliştiremeyecekmişim gibi göründüğü sırada, en iyi ikinci çözüme döndüm ve psikotarih biliminin geliştirilmesine yardımcı oldum.”
Son olarak, Trevize’nin sözlerini katarak Vakıf serisinin kronolojisine göre sonunu görelim.
Sf 452
“Başından beri insanlık için iki mümkün gelecek olduğunu biliyordum: Galaksiya ya da Seldon’ın Planı’nın İkinci İmparatorluk’u. Ve bana bu iki mümkün gelecek birbirini dışlıyor gibi görünüyordu. Eğer bir sebeple Seldon’ın Planı’nda temel bir kusur yoksa, Galaksiya’yı elde edemezdik. Ne yazık ki Seldon’ın Planı hakkında üzerine kurulu olduğu bu iki aksiyom dışında hiçbir şey bilmiyordum: birincisi, insanlığın istatistiksel olarak rasgele etkileşen bir bireyler grubu olarak muamele görmesine izin vermek için yeterince fazla sayıda insanın bulunması gerektiği, ikincisi de insanlığın psikotarihin vardığı sonuçları o netice elde edilmeden bilmemesi gerektiği. Zaten Galaksiya’nın lehine karar verdiğim için bilinçaltında Seldon’ın Planı’ndaki kusurların farkında olmalıyım diye düşünüyordum ve bu kusurlar da planın bildiğim yegâne kısmı olan aksiyomlarda olmalıydı. Fakat aksiyomlarda hiçbir kusur göremiyordum. O zaman da Dünya’nın bir amaç olmaksızın bu kadar adamakıllı gizlenmiş olamayacağını hissederek onu bulmaya çalıştım. O amacın ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu. “Dünya’yı bulduktan sonra bir çözüm bulmayı beklemem için gerçek bir sebep yoktu, ama çaresizdim ve yapacak başka bir şey düşünemiyordum. Ve belki de Daneel’in Solarialı bir çocuk için duyduğu arzu bu yola sevk edilmemi sağladı. “Her halükârda, sonunda Dünya’ya, sonra da Ay’a vardık ve Bliss, Daneel’in zihnini tespit etti, elbette Daneel de özellikle ona doğru uzanıyordu. O zihni ne tam olarak insan ne de tam olarak robot diye tanımladı. Sonradan düşününce, bunun mantıklı olduğu ortaya çıktı çünkü Daneel’in beyni, var olmuş bütün robotlarınkinden çok daha gelişkindi ve sadece robotik bir beyin olarak algılanmayacaktı. Fakat insan olarak da algılanmayacaktı. Pelorat bunu ‘yeni bir şey’ olarak tanımladı ve bu da bendeki ‘yeni bir şey’ için, yeni bir düşünce için tetikleyici görevi üstlendi. Tıpkı uzun zaman önce Daneel ve yoldaşının diğer üç robot kanunundan daha temel olan dördüncü bir kanun ortaya koyması gibi, ben de birdenbire psikotarih için diğer ikisinden daha temel olan üçüncü bir temel aksiyom görebilir oldum: bu üçüncü aksiyom o kadar temeldi ki kimse bahsini bile etmeye zahmet etmiyordu. İşte söylüyorum. Bilinen iki aksiyom insanlarla ilgilidir. Ve hiç söylenmemiş olan insanın Galaksideki tek zeki tür olduğu aksiyomunu temel alır, böylece eylemleri toplumun ve tarihin gelişimi için önemli olan tek organizma türü olarak insanı işaret eder.”
SON
Benim açımdan, Vakıf ve Dünya kitabı, Asimov’un hem Robot Serisi hem de Vakıf Serisi’ni ustaca birleştirdiği bir eser. Ancak, gereksiz cinsellik içeren bölümler ve bazı gezegenlerdeki olayların yüzeysel işlenmesi, kitabın temposunu zaman zaman düşürüyor. Buna rağmen, hikayenin genel yapısı ve R. Daneel Olivaw gibi unutulmaz bir karakterin hikayeye dahil edilmesi, benim için kitabı efsaneler arasına yerleştiriyor.